COVID-19 pandemisiyle değişen hayatlarımızdan, kısıtlamalardan kurtulup “normal” hayata ne zaman dönüleceği merak konusu. Aşı, iş, aş, tünelin ucundaki tek ışık olarak geldi! Geleneksel inaktive ve modern moleküler biyoloji yöntemine dayalı mRNA aşıları yurt dışında bir yandan üretilip bir yandan satılırken bizde de aşı geliştirme çalışmaları devam ediyor. Milyonlar lokanta, kafe, eğlence yerleri ve turistik tesislerin açılmasını dört gözle beklerken belli ki bir süre daha devam edecek olan önlemlere karşı yeni devlet destekleri açıklanıyor. Kısaca hangi noktada olduğumuza gelin birlikte bir göz atalım.
Bilindiği üzere, aşı bağışıklık sisteminde bir hafıza oluşturarak bireyin gerçek virülans yeteneği olan bir virüsle karşılaştığında hızla antikor üreterek savaşmasını sağlıyor. Ne kadar iyi savaşabildiği bağışıklık sisteminde görev alan elemanların her birinin çalışkanlığından, uygulanan aşının etkinliğine, maruz kalınan viral yüke bağlı olarak değişebiliyor. Türkiye’de şu anda yürütülen COVID-19 aşılama çalışmasında kullanılan CoronaVac marka aşı inaktive aşı ve mRNA aşıları gibi 2 doz olarak uygulanmakta. İlk dozdan ortalama 2 hafta sonra tespit edilebilir antikor oluşmaya başlıyor, 2. Dozun uygulanmasıyla kişiye özel aksi bir durum yoksa bağışıklık oluşması tamamlanıyor. Aşılananlar basit antikor testiyle antikor oluşma durumunu ve kalıcılığını kendileri ara ara test edebilmekte. Bağışıklığın ne kadar sürdüğü ve aşı olanın tekrar hasta olup olmayacağı henüz bilinmiyor, taşıma durumu da.
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından satın alınan COVID-19aşısının sınırlı sayıda olması, lojistik ve birebir uygulama konuları da düşünülerek aşılamanın belirli bir sırayla yapılmasına karar verildi. Bu sıra, “hastalığa maruz kalma, hastalığı ağır geçirme ve bulaştırma riskleri ile hastalığın toplumsal yaşamın işleyişi üzerindeki olumsuz etkisi değerlendirilerek” belirlendi.Önce sağlık çalışanları, yaşlılar, ardından kamu çalışanları, eğitim, gıda sektörü, taşımacılık yapanlar ve son olarak yaşa göre büyükten küçüğe tüm halkın devlet tarafından aşılanması planlandı. 6 Şubat 2021 tarihi itibarıyla Türkiye’de 2.599.229 kişi aşılandı. (T.C. Sağlık Bakanlığı COVID-19 Aşısı Bilgilendirme Platformu)
Özellikle dikkatimizi vermemiz gereken konu ise aşı uygulaması başladı diye halkın kalkanlarını bırakma eğiliminin ortaya çıkardığı yeni bir dalga riski. Henüz çok az kişi aşı oldu. Şu ana kadar olan 2 milyon 599 bin 229 kişi TÜİK’in adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre 31 Aralık 2020 tarihi itibarıyla Türkiye’nin nüfusu olarak ilan edilen 83 milyon 614 bin 362 kişinin %3.1’i.
İkincisi, CoronaVac aşısının çeşitli ülkelerde yapılan performans çalışmalarından alınan sonuçlara göre etkinliği %50-91 arasında değişiyor. Bu etkinlik oranının değişmesinin nedeni hedef gruplar, hedef grubun büyüklüğü, çalışmanın yapıldığı bölgede virüsün yaygınlık durumu gibi parametrelere dayanıyor. Bu çalışmaları birleştirerek daha doğru bir etkinlik belirlemek mümkün olsa da bazı varsayımlar yapmak gerekeceğinden yayınlanmış toplu bir veri yok. Yaşadığımız bölgeyi çevremizdeki kişilerle COVID-19 riski açısından değerlendirmek için hastalığı geçirip iyileşmiş ve aşılanmış kişi sayısı ile aşının etkinlik yüzdesini hesaba katmamız gerekiyor. Bu değerlendirme için henüz erken, ortalıkta milyonlarca aşılanmamış insan var ve günlük kayıp sayısı hala 100’ün altına inmedi.
Salgınlarda bulaşmanın yavaşlaması için toplumun önemli bir kısmının bağışıklık kazanması gerekiyor. Sürü bağışıklığı tabir edilen durumda ‘yeterince’ kişinin hastalık geçirip iyileşmesi ya da aşılanması yoluyla bağışıklık geliştirmiş olmasından dolayı bulaşma zincirinin kırılması ve bu sayede salgının gerilemesi beklenir. Bunun çeşitli matematiksel modellemeleri var; En basitlerinden birinde formül 1 - 1/Ro patojenin bulaşma gücüne göre Ro enfekte olan 1 kişinin kaç kişiye geçirebileceğine dair gözleme dayalı teorik bir sayı ve her patojen için farklı. Örneğin çok kolay bulaşan patojenlerde bu sayı 5 iken, daha yavaş bulaşanlarda 2 olarak alınmakta. COVID-19 için Ro= 3. Formüle girdiğimizde 1 - 1/Ro= 2/3 çıkıyor, yani salgının durması için toplumun 2/3’ünün bağışıklık kazanması gerekmekte, bu da 55 milyon kişi demek. Tekrar yazayım aşılanan kişi sayısı şimdilik 2.5 milyon kişi, bir o kadar da hastalanıp iyileşen kişi var. Demek ki bulunduğumuz noktada bağışıklık yoluyla salgın zincirinin kırılmasını umuyorsak bilmeliyiz ki gereken kişi sayısının %10’undayız. 50 milyon kişinin daha aşılanması ya da hasta olup iyileşmesi gerek. Kısa bir süre geniş sayıda insanın izole olup kimseyle temas etmeden yaşaması da mutlaka bu sayıyı düşürecektir.
Düşünmemiz gereken bir diğer konu da kazanılan bağışıklığın ne kadar sürdüğü. Bazı patojenlere karşı kazanılan bağışıklık hayat boyu sürerken bazıları kısa sürede kaybedilebilmekte. Bağışıklık kaybında patojenin mutasyona uğraması önemli bir neden ki COVID-19 pandemisine neden olan SARS CoV2 virüsünün mutasyona uğradığını biliyoruz ve ülkemizde de yeni varyantlar görülmeye başlandı. Bununla beraber mevcut aşı programında kullanılan aşının kazandırdığı bağışıklığın ne kadar sürdüğünü bilmiyoruz. Bu nedenle sürü bağışıklığını yakalama ihtimalimiz hiç olmayabilir de.
Sonuç olarak rahatlamanın hiç zamanı değil. Kendimizi ve etrafımızdakileri korumak için aldığımız maske, mesafe, hijyen gibi önlemleri almaya kesinlikle ve ciddiyetle devam etmeli, toplu hallerden kaçınmalıyız. Bu durumun ne kadar süreceğini zaman ve bizlerin davranışları gösterecek, daha geniş kitleler aşılandıktan ve aşının etkileri değişik gruplarda belirlendikten sonra durumu tekrar değerlendirmeliyiz.
Sağlıkla kalın.
Pınar Akalın
Uzman Moleküler Biyolog
KAGİDER Yönetim Kurulu Üyesi
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), girişimcilik yoluyla kadının güçlenmesini hedefleyen bir sivil toplum kuruluşudur. Kadının sadece ekonomik olarak değil politik ve sosyal olarak da güçlenmesini hedefler. KAGİDER kadın girişimciliğini, kadınların eşitsiz ve dışlanan toplumsal konumlarının değişmesi ve bu sayede ekonomik güçlenme ile kadın güçlenmesini sağlayacağı için destekler. Kadın girişimcilerin sağlayacağı faydalar, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına katkı verecektir.