Dünün bankacılık anlayışı bugüne uymadığı gibi, yarının bankacılığını da anlamak için bugüne ve geçmişe bakmanızı tavsiye etmem. Peki, nereye bakacağız?
Eskiden mahallemdeki banka sayısı 20’ye yaklaşıyordu, şimdi dörtte biri kadar ile hem yetiniyoruz, hem de daha fazla işlerimizi buralarda görebiliyoruz. Ne kuyruk kaldı, ne zaman harcamak?
Yine caddede ve ara sokaklardaki ATM sayısı da azaldı. Takdir edersiniz ki banka sayısı ve ATM sayısı finans dünyasının yönünü göstermemekle birlikte bir değişimin sonuçları olduğunu da söyleyebiliriz.
Cep telefonuma baktım. Doğrudan ve dolaylı olarak bankacılık işlemlerini yaptığım uygulama sayısı 10’dan fazla. Yani cep telefonumda 10 bankanın şubesi açılmış ama hiç biri bana kira ödemiyor. Üstüne üstlük pek çok işlem için benden para tahsil ediyor.
2013 yılında Almanya’da online kurulan ve şimdi pek çok ülkede hizmet veren N26 ve 2016 yılında İngiltere’de yine online olarak hizmet veren Monzo’nun hiç bir şubesi yok. Öyle ki geçen sene Monzo’nun 4 milyondan fazla müşterisi olduğu açıklandı.
N26’nın kurucularından ve CEO’su Valentin Stalf, yapıyı, bütün bankacılık ürünleri ve işlemlerinin yapıldığı bir platform olarak tanımlıyor.
Peki, yarının bankacılığının işaretleri nedir?
Teknoloji, bankacılığın vazgeçilmez bir özelliğidir. Dahası bankacılık bir teknoloji şirketi olmak zorundadır. Bugün, bu yapılara fintech yani finansal teknolojiler diyoruz. 10 yılı geçti, bir GSM CEO’su ile bu alanda sohbet ediyorduk. Onlar, bugün cep telefonu ile gerçekleştirilebilen pek çok finansal işlemi yapmak için başvurmuşlardı. Eğer yetki ve lisans alabilselerdi, Türkiye’nin en büyük bankası bu GSM operatörü olacaktı. Bir kısmına bugün izin verilmiş olmasına rağmen, istediklerini elde edemediler. Sonuçta, bankacılık bir lisanslı kurumdur. Bugün ve gelecekte ise lisanslı teknoloji şirketi olacaklar.
Pek çok banka, artık kendi bünyesinde çok fazla yazılımcı istihdam ediyor. Denizbank’ın yazılım şirketinde 600’den fazla kişi çalıştığını duymuştum. Dahası, bünyesinde oluşturduğu yazılımları ihraç da ediyor...
Buna rağmen, bankaların sadece bir teknoloji ve yazılım şirketi olmaları ile gelecekte varlıklarını devam ettirebilecekleri konusunda ciddi şüpheler taşıyorum.
Bu yılın en çok ses getiren finansal enstrüman, kripto paralar oldu. Aslında geleceğin finansal enstrümanlarına bakmak için kripto paradan yani Bitcoin, Ethereum, Ripple ve diğerlerinden öteye yani varoldukları platform olan Blockchain teknolojisine bakmamız gerekiyor.
Merkez Bankaları başta olmak üzere bankacılığın, kripto paralar yanı sıra blockchain teknolojisine çok fazla dayanabileceğini sanmıyorum. Blockchain ile bankacılık algımız tamamen değişecek. 10 yılda bir asırlık mesafe alınabilir...
Sürdürülebilirlik kavramını bankacılığa uygularsak, bugün kaç tanesi ayakta kalır, gelecekte hangisi rekabetçi konumunu koruyabilir? Bugün kömür santrallerine kredi vermeyi bırakıp, yenilenebilir enerjiye daha cazip finansal enstrümanlar sunan bankacılık, ileride çevre duyarlılığına farklı eklemeler de yapabilir, yapmalıdır da...
Dünyanın önde gelen mali danışmanlık şirketlerinden KPMG ‘Geleceğin Dijital Bankacılığı’nı araştırdı. Araştırma, coronavirus nedeniyle dijital kanallara yoğunlaşan bankaların 10 yıl içinde nasıl bir evrim geçireceğine ışık tutuyor.
Araştırmaya göre, 2030’lu yılların bankacılık işlemlerine mevduattan çok müşterilerin kişisel verileri yön verecek. Müşterilerin kazanç ve yatırımlarını değerlendirdikleri en güvenilir alan olan bankalar, 10 yıl sonra müşterilerin aynı zamanda kişisel verilerinin de korunacağı en güvenilir yer olacak.
Geleneksel bankalar müşterilerinin sadece finansal varlıklarını yönetmeye devam edecek ancak geleceğin bankaları kişisel verileri yönetecek. Bankalar, müşterilerinin izniyle kişisel verilerini finansal hizmetlerden fazlası için yine onların yararına kullanıp hayatın her alanında fayda sağlayacak.
KPMG’nin araştırmasından öne çıkan bazı başlıklar şöyle;
Geleceğin bankaları, müşterilerinin hayatını kolaylaştıran, günlük ihtiyaçlarına cevap veren, önerilerini yaşam tarzlarına göre kişiselleştirebilen, finansal hizmetlerden daha fazlasını sunan bankalar olacak.
Bankalar için yeni bir iş modeli olan; Fintech’lerle bankacılık sistemlerinin ortak sinerjiler oluşturdukları ve perakende sektöründe örneklerini gördüğümüz ‘Platformlaşma’ yaygınlaşacak. Bankalar müşterilerine ihtiyaçlarına yönelik olarak etkileşimli geniş seçenekler sunarak hizmetlerini kişiselleştirme imkanı tanıyacak.
Açık bankacılık, fintech şirketlerini ve sistemlerini güçlendirecek.
Geleceğin bankaları; fintech ekosistemlerini, müşteri için iletişimde olduğu tedarikçilerini yönetebilen yapılar olacak. Tamamen müşterilerinin yaşam tarzlarına göre hizmetler oluşturarak, gelişen fintech sistemleriyle rekabet edecek. Bu yönde yol almayan bankalar zorluk çekecek.
Kişisel verilerin güvenli bir şekilde saklandığı bir numaralı kuruluş bankalar olacak. Araştırmaya katılım gösteren tüketicilerin yüzde 47’si bankacılığı kişisel verilerin muhafaza edilmesinde en güvenilir sektör olarak görüyor.
Bazı bankalar tüketicilere kişisel veri yönetimi ile ilgili sağladıkları özgürlüklerle, şimdiden harekete geçmiş durumda. Gelecekte veri gizliliğinin korunmasında öncü adımlar atmaya devam eden bankalar diğer sektörlere yol gösterici bir rol oynayacak.
Yapay zeka için etik uzmanlar gelecek
Teknolojinin getirdiği bilinmezlik ve yeni alanlar müşteriler için riskli olabiliyor. Yapay zekanın her zaman bir uzman gibi etik, tarafsız davranması beklenmiyor. Bu nedenle, yapay zekanın kararlarını denetleyecek, teknolojiyi yönlendirecek, yapay zekayla birlikte çalışacak uzmanlar bankacılık sisteminde görev alacak. Bunu sağlayabilen geleceğin bankaları güvenilirliğini koruyacak.
Teknoloji, bankacılığı yeni aygıtlar ve uygulamalar sayesinde daha kişisel hale getirecek ve “her zaman her yerde” kullanılabilir kılacak. Yapay zeka (AI), makine öğrenmesi (ML) ve Nesnelerin İnterneti (IoT) başta olmak üzere çağımıza damga vuran birçok yeni nesil teknoloji bir bütün olarak bankaların müşterilerle kurduğu ilişkiyi dönüştürecek.
Ek olarak, yüksek derecede bağlantılı bir dünya artık norm haline gelecek ve tüketiciler sesli ve kişisel asistanlar, yüz tanıma sistemi ve giyilebilir aygıtlar aracılığıyla bankalarla daha etkili bir şekilde etkileşime girecek.
Bu hızlı değişim ve dönüşüm sürecinde ülkeler, finansal regülasyonlar konusunda ne kadar hızlı davranabilir, teknolojiye nasıl yetişir bilemem. Bu finansal yapıların uluslararası rekabetinde ciddi bir sorun olarak görüyorum.
Yasal düzenlemeler, geleneksel norm zincirlerinden kurtulabildiği ölçüde hayat bulur. Mesela, bugün Mars’a gitme şansı bulsak, orada nasıl bir bankacılık kurardık? Kredi anlayışımız, risk planlarımız, ödeme sistemlerimiz, müşteri ilişkileri yönetimimiz dünyadan farklı olur muydu? Yarın dünyada da niye bugünden farklı olmasın!
Ben iyimserim. Kripto paraların regülasyonundaki kaplumbağa hızı nasıl ki kripto paraların hayata girmesine mani olamadı, diğer alanlardaki finansal gelişmelerde de böyle olacaktır.
Kısaca şöyle düşünün: Telefonunuzdaki bir asistan veya bir ön yüz ile sizin yaşamınızı çevreleyen bütün sistemler ile konuşan, günlük işlerinizi yöneten, güvenilir bir uygulamaya hayır diyebilir misiniz? Bankacılık risk yönetme sanatıdır. Yeni teknolojilerin beslediği entegre yapıların hayatımıza girmesiyle oluşan en değerli kaynağımız “veri”yi işlemek, korumak en önemli bankacılık fonksiyonu olacaktır.
Google Home ve Amazon Alexa gibi dijital asistanlar ile tek elden sınırları olmayan dijital dünyaya erişim sağlamayı tercih ediyor. Bankacılık alanını boş bırakırlar mı? Bu devler, geleceğin bankacılığını nasıl şekillendirmek isteyecektir?
Bu nedenle bankaların da farklı kanalları arasında tutarlı, sürdürülebilir ve kesintisiz bir deneyim sunması kritik öneme sahiptir.
Gelecekte bankacılığın adı fintech mi olur, risk yöneticisi mi olur, veri yöneticisi mi olur bilemem ama bugünkü bankacılık yapısından çok ötede kurumlar olarak varlıklarını sürdüreceğinden emin olabilirsiniz...
Zuhal Mansfield
KAGİDER Üyesi
TMG Madencilik Sanayi Ltd Sti