Amerika’nın kuruluş mücadelesi verdiği 1775 yılında, Virginya Valisi Patrick Henry, öyle bir söz söylüyor ki bütün ülkelerin varlık mottosu haline geliyor: "Bana ya özgürlük ver ya da ölüm!"
O tarihte bu söz İngilizler’e yöneltilmiş ve onlar hedef alınmıştı. Ama son 200 yılda bir çok batılının inancını özgürlük ateşi ülkelerin siyasi ve ekonomik sistemlerini somutlaştırdı. Özgürlük isteği bir yıl sonra Amerika Birleşik Devletler’inin doğuşunu getirdi.
İnsanın kişiliği ve devletlerin varlığı özgürlük ile o kadar bütünleşik hale geldi ki 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde bütün ülkeler tarafından kabul edilen temel hakları, özgürlük tanımı ile birlikte ele alıyoruz. Hak ve Özgürlükler diyoruz…
İster ulus devlet, isterse kapitalist devlet veya sosyalist devlet olsun; özgürlük tanımından uzak değildir. Çağdaşlığın ve modernin de en temel unsurları arasında özgürlük esastır. İnsan hakları ise zaten tartışmadan uzaktır.
Geçenlerde uçakta alkol servisi ile ilgili bir tartışma vardı. Sosyal medyada viral olduğunda bu konu üzerinde düşünmeye başladım. Konu beni farklı boyutlara götürdü.
Unutmayalım ki çok farklı coğrafyalara uçuş hatları olan havayolları farklı yemek kültürlerine yönelik servis çıkarıyorlar. Bir ara 14 ayrı yemek kültürüne yönelik yemek hazırlandığını saymıştım: Helal, Koşer, Vegan vs.
Ayrıca alerjenler ile ilgili de ayrı bir hassasiyet gösteriliyor. Öyle ki eskiden Türk Hava Yollarında fındık dağıtılıyordu. Fındık alerjisi olan yolcuların şikayetleri üzerine bu kaldırıldı. Hatta bazen “Lütfen çikolata ve fındık, fıstık yemeyin!” diye bazı uçuşlarda anons yapılıyor.
Bu yolcuların temel hakkıdır. Farklı yemek kültürü o kadar güçlü bir haktır ki hapisteki mahkumlara ilk sorulardan biri yemek tercihidir.
Çikolata yeme özgürlüğünün sınırı yakınınıza gelen fındık alerjisi olan birinin sağlık hakkıdır. Çikolata yemek özgürlüğü çağdaş olabilir ancak alerjisi olan birinin yanında yememeniz modernliktir.
Çağdaşlık zaman akışı içinde bir dönemdeki konumunuzdur. Modernlik ise bir süreci ifade ediyor. Bilimden, estetikten, temel haklardan esinlenen bir tarz… Modernler çağdaş olabilir ama her çağdaş modern olamaz. Bu tartışmanın felsefi boyutlarına girmek istemiyorum.
Sanırım herkesin kabul edeceği tanım şöyle olabilir: Modern ve çağdaş, benzer anlamlara sahip iki kelimedir. Hem modern hem de çağdaş, şimdiki zamana ya da son zamanlara atıfta bulunmak için kullanılabilse de, çağdaşlığın başka bir özel anlamı da vardır. Çağdaş, aynı zaman diliminde var olan veya gerçekleşen bir şey anlamına gelirken, modern uzak geçmişin aksine şimdiki veya son zamanları temsil etmek için kullanılır . Çağdaş ve modern arasındaki temel fark budur.
Bu ayrım sanat ve edebiyat alanında biraz daha iç içe geçebilir veya tartışılabilir olur ama günlük yaşamdaki pratiği böyle yorumluyorum.
Daha 30 yıl önce şehirlerarası otobüslerde sigara içiliyordu. İçmeyenlerin ve kendilerinin sağlık hakkını hiç umursamıyorlardı. Hatta sigara içenlere çağdaş gözüyle bakılıyordu. 60’lı yıllarda da sigara kadınlar arasında bir statü sembolü idi. Amerikan filmlerinin akışında da sigara ve içki esas unsurdu. Artık ürün yerleştirme içinde değerlendiriliyor. Keşke biz de kendi kültürümüze dair Türk Kahvesi, salep, ayran gibi pek çok ürünü ihraç ettiğimiz dizi ve filmlere yerleştirebilsek.
Uçakta alkol alınır mı, alınmaz mı tartışmasını sizin takdirinize bırakıyorum.
Geçenlerde bir araştırmaya rastladım. Modernlikle ilgili ilginç bir tespit dikkatimi çekti. Konda’nın Metro AG için yaptığı Yeme ve İçme Araştırmasnda, Türkiye’nin kendi pratikleri içinde modernleşme sürecini devam ettirdiğine dair bir kaç bulgu da yer aldı. Evet, yer sofrasından masaya, yer koltuğundan sedire geçtiğimiz gibi sedirden de koltuğa geçtiğimiz bu süreci yaşamaya devam ediyoruz.
Konda’nın CEO’su Bekir Ağırdır, “gecikmiş bir modernleşme yaşıyoruz” şeklinde bir yorumda da bulunuyor. Şehre göç devam ediyor, genç bir nüfusa sahibiz ve dijitalleşme ile birlikte hızla dünya ile entegre oluyoruz.
Buradaki çağdaşlık ve modernlik arasında ince bir çizgi olsa da araştırmalarda kullanılan modernlik kriterleri var. Mesela 80’li yıllarda evin modernleşmesinde ele alınan kriterlerden biri “avize” veya “çamaşır makinesi” olmasına rağmen artık bu kriterler modernlik ölçüsü olarak kullanılmıyor. Bugünün modern insanı tanımlayan temel kriterlerden biri “sosyal medyada var olmak”mış. Son beş yılda kendinin moderleştiğini kabul edenlerin oranı yüzde 22 artmış.
Haliyle modernlik kriterlerinden bir diğeri de dışarıda yemek olduğunu hatırlatayım. Ne Türkiye’de ne de dünyanın başka bir yerinde alkol almak, sigara içmek modernlik kriterleri arasında yer almadığı gibi çağdaşlık ölçüsü de değildir. Kişinin özgürlük sınırları içindedir ama hakları arasında yer almaz.
Yani birinin elindeki cep telefonu artık vazgeçilmezi olduğu gibi evdeki buzdolabı, çamaşır makinesinin varlığı ile övünmek da saçmalıktır.
Toplumun her kesiminde özgür ruhlu kadın ve erkeklere ihtiyacımız var. Bu kişiliğimizin tamamlanması için şart olduğu gibi devletin varlığının da esasıdır. Özgürlük olmadan haklarımız için mücadele de edemeyiz.
Zuhal Mansfield
KAGİDER Üyesi
TMG Dış Ticaret Madencilik Ltd Sti
Girişimci
KAGİDER Üyesi