1. KALİTELİ UYKU
Sağlıklı Yaş Alma’nın birincil gerekliliği şüphesiz dengede bir uyku düzenine sahip olmakta yatıyor.
Bilimadamları sağlıklı bir yaşam için her insanın günde ortalama 6-8 saat uykuya ihtiyacı olduğunun üstünü çiziyor. Tabii ki uyku süresi kadar, ne zaman yatağa gidip uyuduğunuz da çok önemli. Sağlık, mutluluk ve denge ancak tabiatın ritimlerine ayak uydurduğumuz zaman kuruluyor.
Yani güneş doğarken tabiatın uyanmasıyla güne başlamak ve güneş battıktan bir kaç saat sonra ortalama 22:30 - 23:00 civarları yatağa uyumak için girmek en sağlıklısı. Çünkü bedenin kendini hem fizyolojik, hem de zihinsel seviyede yenilediği, toksinleri tahliye ettiği, hücresel yenilenmeyi gerçekleştirdiği saatler 22:30 - 04:00 aralığındadır.
Tabiatın ritimlerine uyum sağlamadan, bedenin detoks saatleri dışında uyuyorsanız beden kendi tamir mekanizmalarını gerektiği gibi çalıştıramaz.Buna göre yaklaşık 22:30 - 02:00 saatleri aralığında fiziksel bedendeki detoks işlemleri gerçekleşirken, 02:00 - 04:00 aralığında da zihinsel detoks süreci gerçekleşiyor.
O yüzden akşam yemeklerinin hafif geçirilmesini öneririz. Çünkü eğer akşam yemeğinde sindirim sistemine yük getiren ağır bir menü seçimi yapılmışsa, bedenin kendini yenilemek için kullanması gereken enerji besinlerin hazmedilmesi için harcanmaya başlanır.
Dolayısı ile bedenin gündelik olarak gerçekleştirdiği fiziksel yenilenme ve detoks süreci randımanlı bir şekilde gerçekleştirilememiş olur.
Hele bir de yatağa 24:00’den, 01:00’den önce girmeyenlerdenseniz, o durumda zaten fiziksel detoks saatlerinde uyanık olduğunuz için erken yaşlanma süreci hızla çalışmaya başlar. Geceleri uyuyamayıp, sabaha karşı yatağa gidenlerinse psikolojik rahatsızlıklardan kaçma şansları yok, çünkü zihinsel detoksun gerçekleştiği 02:00 - 04:00 saat aralığında ayakta olanlar için zihin detoksu ve onunla bağlantılı olan bilinçaltı rahatlaması gerçekleşemiyor.
2. SİNDİRİM SİSTEMİ SAĞLIĞI
Mutluluk hormonu serotonin’in %85-95’inin kalın bağırsak duvarlarında salgılandığını hala bilmiyorsanız hemen sindirim sisteminizle daha iyi ilişkiler kurmaya başlayın derim.
Bilimadamları tarafından ikinci beynimiz olarak adlandırılan sindirim sistemimiz fiziksel ve duygusal durumumuzun ana belirleyicisidir.
Peki sindirim sisteminizin mutlu olup olmadığını nasıl anlayabilirsiniz?
Her gün düzenli ve konforlu bir şekilde, muz formunda tuvalete çıkıyor musunuz?
Yoksa iki günde bir, hatta bazen 3 günde biri buluyor mu büyük abdest olarak dışarı çıkmanız?
Tuvaletinizi yaptıktan sonra bağırsaklarınızda tamamen boşalma ve hafiflik hissini deneyimliyor musunuz?
Yoksa tuvalete gittiğiniz halde yeterince boşalmamışlık hissi devam mı ediyor?
Her gün, en az bir defa, genelde sabahları kalktıktan sonra yarım saat içinde, konforlu bir şekilde tuvalete gidiyor ve hafiflediğinizi hissediyorsanız sindirim sisteminiz düzenli ve sağlıklı olarak çalışıyor demektir.
Sindirim Sisteminizi mutlu edin!
Bu arada sindirim sistemimizde sadece yediklerimiz sindirilmiyor. Beş duyumuzla algılayarak aklımızın kovasında biriken tüm duygu, düşünce ve deneyimlerimiz sindirim sistemimizde metabolize oluyor yani dönüştürülüyor ve hem fizik, hem de zihin bedenden tahliye ediliyor.
Bu bölümde size sindirim sistemi sağlığınız için dikkat etmeniz gereken bir kaç öneri sıralıyorum;
Hiç bir öğünde tıka basa, ölçüsüzce yemeyin; muhakkak midenizde hazım için gerekli olan bir boşluk alan bırakın.
Özellikle akşam yemeklerinden sonra işlenmiş şekerli hiç bir şey tüketmeyin.
Soğuk sıvı ve gıdalardan uzak durun.
Gün boyunca yudumlayarak sıcak su için.
Sindirim sistemini çalıştırmak ve dengelemek için meditasyon yapın.
Sindirim sistemini çalıştırmak ve dengelemek için burundan alınıp verilen kontrollü ve ritmik nefes tekniklerinden faydalanın.
Bu tekniklerin hepsini Nefeste Saklı Hayat – Gündelik Yaşam İçin Burun Nefesleri Kılavuzu isimli kitabımda bulabilirsiniz.
3. STRES YÖNETİMİ
Batı tıbbının tanımladığı 45.000 hastalık stresimizi yönetibildiğimiz kadar bizden uzak duruyor. Demek ki daha iyi ve daha mutlu olmamızın temel şart larından birisi stresimizi yönetmeyi öğrenmek.
Bu kitapta sizlerle stres yönetiminde çok etkili ve uygulaması son derece basit olan meditasyon ve nefes teknikleri egzersizlerinden örnekler paylaşacağım.
Bu egzersizler stres tepkilerimizi azaltırken, aynı zamanda farkındalık halimizi de yükselten etkilere sahipler. Bedenimizle, yaşadığımız çevre ile, yaşamla, dünya ile kısacası hayatımıza dokunan, etki eden her konuyla ilgili farkındalığımızın artması bütünsel sağlığımız açısından el elzem gerekliliklerdendir.
Yıllardır her yerde çarşaf çarşaf sağlıklı yaşam ile ilgili haberler ve kitaplar çıksa da, doktorlar ve bilimadamları sürekli sağlıklı yaşam üzerine püf noktalarını açıklasa da, halen bu bilgileri yaşamınıza istediğiniz gibi entegre etmekte zorlanıyor ve sürdürülebilirliği sağlayamıyorsanız size hiç düşünmeden Farkındalığınızı Yükseltecek egzersizlere ihtiyacınız olduğunu söyleyebilirim.
Çünkü Sağlıklı ve İyi Yaş Alma, ancak farkındalık halinin yükselmesi ile mümkündür.
Ancak yaşamla ilgilili, bedenimizle ilgili, zihnimizle ilgili farkındalık seviyemiz artmaya başladıkça kendimiz için her an yaptığımız seçimlerde otomatik olarak bedenimizin aklını dinleme yetisiyle bilinçli seçimler yapmaya başlar ve bizim dengemizi bozacak herşeyden uzaklaşarak, besleyici kararlar almaya başlarız.
Örnek vermem gerekirse farkındalık egzersizleri uygulamaya başladıktan sonra bağımlıklardan özgürleşmeye başlarız. Eğer sigara içiyorsanız duyularınız hassaslaşmaya başlayacağı için rahatsız olmaya başlar ve kendiliğinden bırakır ve bırakırken de kesinlikle zorlanmazsınız.
4. TEMİZ BESLENME
Elbette fiziksel bedenimizin yapıtaşları olan besin kaynaklarımızın temiz ve sağlıklı olması bütünsel sağlığımızın temellerinden birini oluşturmaktadır.
Kadim bir deyişe göre “Arınma ağızdan başlar”.
Ağzımızdan içeri giren besinlere ve ağzımızdan çıkan kelimelere dikkat ederek arınmayı bilinçli olarak başlatabiliriz.
Mutfağımıza aldığımız sebze, meyve, salata malzemeleri, süt ve süt ürünleri, baklagil, kuruyemiş, ekmek ve çeşitleri, kullandığımız yağ ve tuz çeşitleri ve her türlü gıda maddesinde bilinçli olarak seçim yapmaya başladığımızda, öğünlerimizi ölçülü ve dengede kurguladığımızda bedenimiz kendini otomatik olarak mutlu, hafif ve enerjik hissetmeye başlar.
Mutfak alışverişlerinde çok basit bir şekilde başlıca şu maddelere dikkat edebilirsiniz:
100 yıl önce doğada olmayan bir şeyi mutfağınıza sokmayın.
Sebze ve meyvelerinizi semt pazarlarından almaya gayret edin.
Pazara gitme şansınız yoksa ve büyük marketlerden alışveriş yapıyorsanız pestisit ve benzeri tarım ilaçlarının ve çeşitli hormonların kullanıldığı gıda maddelerinden uzak durun.
Sebze ve meyve seçimlerinizi mevsimine göre yapın; turfanda sebze ve meyve tüketiminden kaçının. Mesela kışın patlıcan, kabak; yazın ıspanak almayın; belli ki bunlar mevsim dışı olduğu için seralarda özel olarak yetiştirilmiştir.
Paketlenmiş, konserve ve dondurulmuş gıdalardan olabildiğince uzak durun.
Yoğurdunuzu günlük süt ile kendiniz mayalayın.
Peynirin tazesini tüketin.
Bir besini olabildiğince doğadaki haliyle tüketin (whole-food); mesela patatesi cips olarak değil, tencere, fırın yemeği veya haşlanmış, püre veya kumpir hali ile tüketin.
Kısacası işlenmiş ve katkı maddeli her türlü gıdadan uzak durun.
Şekerli, meyve konsantreli ve asitli içecekleri mümkün olduğunca hayatınızdan çıkartın.
Diyabet hastası değilseniz ara öğünleri unutun; 3 ana öğün arasında su, çay vb. sıvılar haricinde adeta oruç tutun.
Gündelik menülerinizde şu baharatlara düzenli olarak yer verin veya yemek pişirirken kullanın; zerdeçal, kimyon, zencefil, tarçın, karabiber, kakule.
Gıda maddelerinin üretiminde verimlilik artışı ve uzun ömürlü olması için kullanılan horman ve katkı maddeleri, insan sağlığını önemli ölçüde etkiliyor.
Markete gidip, insanların alışveriş eğilimini izlediğimde, arabalarını genelde paketlenmiş, albenili ambalajlar içindeki gıda maddeleriyle doldurduklarını gözlemliyorum. Hatta nerdeyse ıspanak veya marul dahi yıkanmış bir şekilde paketlenerek satılıyor. Bir sebzenin ıslandıktan sonra çürümeden naylon paket içinde durması için kimyasal korumaya ihtiyaç duyulduğunu size söylememe gerek yok herhalde...
Ispanağı temizlemek için zaman yaratamıyor olabilirsiniz ama bedeninize kimyasal sularda yıkanmış bir ıspanağı sokmak ister misiniz? İşte o zaman bedene temizlemesi için eksra toksik bir madde daha sokmuş olursunuz.
5. HAREKET
Sağlıklı ve iyi bir şekilde yaş almak için bedenimizi her gün düzenli olarak hareket ettirmek büyük önem taşır.
Atalarımızın dediği gibi “İşleyen demir ışıldar”.
Tufts Universitesi’nden Drs. William Evans ve Irwin Rosenberg tarafından yapılan klinik araştırmalara göre düzenli egzersizin yaşlanma başlıca belirtileri olan kas ağırlığı, kas gücü, kondüsyon, kemik yoğunluğu ve kolesterol üzerinde ciddi olumlu etkisi olduğu kanıtlanmış.
Düzenli egzersiz sadece fizik bedeni genç tutmakla kalmıyor, ayrıca zihinsel faaliyetleri de dinç tutarken, psikolojik olarak da denge ve mutluluk sağlıyor.
Harvard Üniversitesi’nde görev yapan Prof. John Ratey’in yayınladığı son kitabında fiziksel aktivitenin biyolojimizi nasıl değiştirdiğini ve beynin öğrenme, adaptasyon kapasitesi ile diğer idraksal faaliyetleri artırdığı bilimsel veriler eşliğinde uzun uzun anlatılmış.
Buna göre size şu önerileri verebilirim;
Fiziksel bedeni ideal olarak çalıştırma programı genelde 3 aşamalı olarak yürütülmektedir; Esneme hareketleri, kardiyovasküler kondüsyon ve kas gücünü artırmaya yönelik çalışmalar. Haftada 3-4 gün, yarım saatinizi ayırarak bu farklı egzersiz çalışmalarını yaşamınıza entegre ederseniz, faydalarını çok hızlı bir şekilde deneyimleye başlarsınız.
Eğer “ben bu 3’lü programı yapamam” diyenlerdenseniz o halde bütünsel sağlık ve iyi yaş alma sürecinize katkıda bulunmak üzere ‘Günde 10.000 Adım’ atın. Yürüyüşlerinizi kapalı mekanlardan ziyade doğa içinde yapmaya özen gösterin.
Yürüyüşten sonra 5-10 dakika basit esneme hareketleri yapmayı atlamayın.
Haftada en az bir defa omurga sağlığına yönelik bir aktivitede bulunun; mesela yoga, aletli pilates, yüzme, trambolinde zıplama vb.
6. DOĞRU NEFES ALIN VE NEFES TEKNİKLERİNDEN FAYDALANIN
Gündelik yaşamınızda ağzınızı kullanmıyor iken, yani konuşmuyor, yemek yemiyor, şarkı söylemiyor veya fiziksel efor sarfettiren bir egzersiz yapmıyorken nefesi sadece burnunuzdan alıp vermelisiniz.
Nefes insan bedenindeki birincil detoks sistemidir ve doğru kullanıldığında hem fiziksel, hem zihinsel, hem de ruhsal bedenlerimizde denge, canlılık, huzur, neşe ve sağlık yaratır.
Doğru Nefes nasıl alınır? İlk ana prensip; burundan!
Nefes ve nefes teknikleri ile ilgili kitabın ilerleyen bölümlerinde Nefeste Saklı Hayat- Gündelik Yaşam İçin Burun Nefesleri Kılavuzu kitabımdan derlediğim detaylı bilgiler paylaşacağım. Ama siz siz olun nefes almak için o zamana kadar ağzınızı kapayın!
7. SEVGİ VE ŞEFKAT DOLU İLİŞKİLER GELİŞTİRİN
Yalnızlık, izole ve sevgi unsurları barındırmayan bir yaşam hızlı yaşlanmayı beraberinde getiriyor. Hayattan zevk almak için paylaşmak şart.
Uluslararası araştırma kuruluşu Gallup’un yapmış olduğu bir araştırmaya göre insanların hayatları boyunca kendilerini en mutlu hissettikleri an’lar sorulduğunda, ankete katılan herkes tarafından istisnasız başka birinin varlığı esnasında yaşanılan anlar olarak tanımlanmış. Demek ki, mutluluğun paylaştıkça çoğaldığı hayatımızı yönlendiren en büyük gerçeklerden.
İstatistiklere göre kalp krizi ve ani ölüm vakaları rızası olmadan boşanmış tarafta veya uyarı almadan ani işten çıkarılma ertesinde oldukça yüksek oranlarda yaşanıyor.
Sosyal hayat ve sosyal bağların duygusal dengemizde etkisi çok büyük. Herkesin hayatını paylaşacak bir yol yoldaşı olmayabilir veya yol yoldaşını kaybetmiş olabilir. Veya yıllar geçtikçe çocuklar evden tek tek ayrılmış ve evde bir yalnızlık duygusu hakim olabilir. Ya da bilinçli olarak evde tek başınıza yaşamayı seçmiş olabilirsiniz.
İşte size bu konudaki bir kaç önerim;
Hangi durumda olursanız olun, komşularınızla, içinde yaşadığınız sosyal çevre ile iletişim içinde olmaya, ilgi alanlarınıza göre sosyal ortamlarda bulunmaya özen gösterin.
Her yaşta insanlarla iletişimde kalarak, yeni arkadaşlıklara açık olun. Unutmayın ki duygusal açıdan hiç bir kitap ya da televizyon programı bir insanla etkileşim içinde olmanın yerini tutamaz.
Yeni hobiler geliştirebilir, sosyal sorumluluk projelerine katılabilirsiniz.
Zaten yapılan bilimsel araştırmalara göre Bütünsel Sağlık ve İyilik Halinin sağlanmasındaki önemli maddelerden biri de, heyecanını paylaşacak insanları bularak, haftada 4 saat gönüllü olarak sosyal programlarda, sivil toplum kuruluşları veya benzerlerinde çalışmak.
8. ZİHNİNİZİ GENÇ VE DİNÇ TUTUN
Vedik bir atasözü şöyle diyor “Ölümsüzlüğün sırrı zihninizdeki sınırsız esneklikte saklıdır”
Bilincimizde bu esneklik ve sınırsızlığı uyandırıp, geliştirdiğimizde her an kendimizi yeniliyor ve yaşlanma sürecini tersine çeviriyor, dinç, genç ve taze bir zihne sahip oluyoruz. Peki bunu nasıl mı yapacağız? Aynen çocukken yaptığımız gibi...
Zihnimizin limitleri ve sınırlamalarının ötesinde özgürce kahkaha atarak, en ufak şeylerde dahi yaşamın mucizelerini görerek, kalbimizi ön yargısız açarak...
Bunun için size bir kaç egzersiz önerim olacak;
Çocuksu olarak nitelediğiniz 3 farklı şeyi bir kağıda yazın.
Mesela dondurma külahını yemek, sahilde kumdan kale yapmak, salıncakta sallanmak, renkli boyama kalemleriyle özgürce boyama yapmak, ip atlamak, sek sek oynamak vb. Yazacağınız şeyler sizde çocukluğunuzda yaşadığınız neşeli duyguları canlandırarak, zihninizde bunları tekrar yaşatacak türden olmalı.
Yazdıklarınızın içinden biririni uygulayın ve bu eylemi gerçekleştirdikten sonra kendinize masum ve tasasız bir çocuk gibi hissetme iznini verin. Bu kesinlikle çocukluğunuza dönün demek değil, bu çok daha derinde yatan öz benliğinizle sizi irtibata geçirecek olan, sadece dünyada var olma mevcudiyetinizin neşesini farkına varacağınız bir eylem hali olmalıdır.
Bunun dışında yeni şeyler öğrenmeye açık olun. Yeni hobiler, yeni bir lisan, hafızayı çalıştıran satranç ve briç gibi oyunlar vb. zihni her daim çalıştırarak, zinde ve açık algıda tutacak olan faaliyetleri gündelik yaşamınıza dahil edin.
KAGİDER Üyesi
Bütünsel Sağlık ve Ayurveda Uzmanı
Ebru Şinik
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), girişimcilik yoluyla kadının güçlenmesini hedefleyen bir sivil toplum kuruluşudur. Kadının sadece ekonomik olarak değil politik ve sosyal olarak da güçlenmesini hedefler. KAGİDER kadın girişimciliğini, kadınların eşitsiz ve dışlanan toplumsal konumlarının değişmesi ve bu sayede ekonomik güçlenme ile kadın güçlenmesini sağlayacağı için destekler. Kadın girişimcilerin sağlayacağı faydalar, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına katkı verecektir.