Normalleşmenin ilk adımları başlıyor bugün.
Şehirler arası seyahat yasağı kalkıyor.
Müzeler, parklar, kütüphaneler, kafeler, restoranlar, havuzlar, ver elini caddeler, sokaklar....
Temkinli, duyarlı, sosyal mesafeye br hijyen koşularına azami dikkat ederek, Korona öncesi hayatımızı hatırlamaya başlıyoruz hep birlikte.
Korona tehdidinin hala devam ettiğini akıldan çıkarmamız mümkün değil zaten.
Normal nedir diye soruyoruz şimdi.
Peki ya biz normalleşecek miyiz?
Evdeki yaşam son haftalarda birçoğumuz için çekilmez hale gelse de, “hadi buyurun” denilmesi ile yayılacak mıyız parklara, bahçelere, kumsallara özgürce?
Korona süreci her birimizden bir şeyler koparıp götürürken, neleri bize getirdiğini de izledik sessizce.
Korkunç bir duyarsızlıkla, acımasızca kirlettiğimiz havanın, katlettiğimiz tabiatın, insanoğlu ile bir arada yaşamak için mücadele veren hayvanların nefes alışına tanıklık ettik.
Denizlerimizin sadece rengi değildi değişen, içinde barınan canlıların bayramıydı tanıklık ettiğimiz Venedik Kanallarında, İstanbul boğazının turkuaz sularında durup, kendimize döndüğümüz süreç önceliklerimizin, değerlerimizin, kendimizin farkına varmamızı sağladı.
Sahi ben ne için yaşıyorum?
Gerçekten ben ne istiyorum?
Neleri kaçırmışım bugüne kadar?
Ve artık neleri alacağım hayatıma?
Gibi gibi yüzlerce soruya cevap ararken zihnimizle satranç oynadık defalarca. Şah ve Mat! Kazanan gerçeklerdi.
Benim normalleşme sürecim zaman alacak biliyorum.
Sürekli yolllarda geçen bir hayatın içinde durdum. Bugüne kadar hiç olmadığı kadar. Koşan bedenime ruhumun yetişmesiydi süreç. Durmak ve dinlemek içimdeki çocuğu.
Diğer yandan bu dönemin dünyadaki olumsuz etkileri öncelikte turizm sektörü ile başladı. Yılların alın teri, yoğun emeği ile kurduğumuz işimiz yara aldı.
Elbette ruh yorgunluğu, iç çatışmalar, hesaplaşmalar olağan ve tartışılmazdı.
Alt üst olurken hayat başına geleni kabullenmek, sükunetle ve sevgiyle karşılamak, sana öğretisini anlamlandırmak, akışta kalmak bir seçim. Hepsi mümkün, zamana ve Tanrıya güvenmek oldu önceliğim.
Pandemi dönemi aynı zamanda bana orman hayatı getirdi. Hayatımın hiçbir evresinde düzenli 6 km yürüdüğümü bilmem. İki buçuk aydır kuşların senfonisini dinleyerek, yağmur sonrası toprağın kokusunu ciğerlerime hapsederek, doğanın uyanışını izleyerek yürüyorum, yaşıyorum. Çiçeklere dokunuyor, kokluyor ve şükrediyorum.
Zor günlerimde Tanrımdan gelen lütufu minnetle kabul ediyorum.
Fotoğraf geçen sene Aralık ayında gerçekleşen Meksika gezimizden. “Pembe Göl” diye bir sene öncesinden sayıklamaya başlamıştım.
Hayalimin gerçeğe döndüğü saatlerde nasıl da mutluydum. Şebnem Feriha'nın yol arkadaşlığı gezinin armağanlarından olmuştu bana.. Ve Meksika “iyi ki “lerim arasında liste başında. “ Keşke”leri unutup, “iyi ki”lere sımsıkı sarılıp atlatacağız bu günleri de.
Ya siz normalleşme sürecinde normal misiniz?
Ayşe Kaynarcalı
KAGİDER Üyesi
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), girişimcilik yoluyla kadının güçlenmesini hedefleyen bir sivil toplum kuruluşudur. Kadının sadece ekonomik olarak değil politik ve sosyal olarak da güçlenmesini hedefler. KAGİDER kadın girişimciliğini, kadınların eşitsiz ve dışlanan toplumsal konumlarının değişmesi ve bu sayede ekonomik güçlenme ile kadın güçlenmesini sağlayacağı için destekler. Kadın girişimcilerin sağlayacağı faydalar, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına katkı verecektir.