Kadına Yönelik Şiddet- Nazan Moroğlu

KAGİDER | 3 yıl önce | 2 dakikalık okuma

İnsan hakları arayışı hep baskıcı rejimler sonrası ve büyük savaşlar sonrası olmuştur. İnsan hakları beyannamesi 1789 tarihinde kabul edildi. Fransız devriminde bu sürece birçok kadın da destek oldu. Beyanname yazılırken kadınların talepleri çok dikkate alınmadı. Kadınların istediği kadın-erkek eşitlik mücadelesi ise hep beraber oldu, ancak başarılı olmadı. Kadınların siyasete katılımı yoktu, erkekler üzerinden yazılmış bir beyannameydi. Kadınlar ise aynı beyannameyi 1791 yılında kadınlar kadın haklarına yönelik olarak revize edip yeniden yazdılar. Kürsüye çıkıp siyasi haklarını kullanmak istediklerini anlattılar. Kadın ve siyasi yurttaş beyannamesi bu anlamda yazılan ilk beyannamedir Olympe de Gouges 1791’de üç devrimci kadınla birlikte Kadın ve Yurttaş Hakları Beyannamesi’nde yazdıkları siyasi hakkının talep ettikleri için giyotinle idam edildi sebep olarak gösterilen ise kadın doğasına aykırı davrandıkları için. Bunun gibi bir mücadele örneği de Türkiye’de 10 Aralık 1919’da 3000 kadın Kastamonu’da organize olup İnsan Hakları taleplerini devlet büyüklerine iletmeleri de bugün gelinen noktada kadınların mücadelelerinin önemli örnekleridir.


1970 yılında Birleşmiş Milletler 10 yıl içinde kadın haklarının gözlemleneceği kararı alınmış ve 5 yıl sonra sonuç bildirgesinde kadına yönelik her türlü ayrımcılığın kaldırılması kararı verilmiştir. Ayrımcılık nasıl kalkar? Burada kadının medeni durumuna bakılmaksızın eşitliğin sağlanması gerektiği 1948 İnsan Hakları Beyannamesi ile birlikte değişmiştir. Türkiye’de çok geç bir tarihte 1985 yılında kabul edilmiştir. Bu sözleşmede kadına yönelik şiddetle ilgili bir yönerge bulunmuyor. Bu alanda değişiklikle birlikte idari anlamda değişiklik yapılmıştır. Kadın Araştırma Merkezleri ve Kadın Kuruluşları ile birlikte kadın sorunları daha görünür olmaya başlandı ve kadınların kendi aralarında iletişim güçlendi ve beraber çalışılmaya yapıldı. 1997’de kadının kendi soyadını kullanabilir kararı çıktı. 2005’e kadar ceza hukuku kadını yok sayıyordu ve birey olarak kabul görmüyordu örneğin zina suçu kadın-erkek olarak ayrılırdı. 1985’ten beri verilen mücadelede 2005 kurumlarda kabul edilen haklar tanındı. 1999 yılında AB ile başlayan müzakerelerde kadın haklarıyla ilgili değişimler için adımlar atılmaya başlandı ve uyum paketleri için taahhütler verildi. Medeni kanundaki değişimle birlikte kadın-erkek kanun önünde eşit kabul edildi(2001) . 2002’de yürüklüğe giren kanunla emek ve mal varlığının akıbetine kadın-erkek birlikte karar verebilir denildi. Bununla birlikte kadının ev içi emeği hak olarak kabul edildi. AB’ye uyum süreciyle birlikte 1982 Darbe Anayasası demokratikleşti.

Kadına yönelik şiddetin hala devam ediyor olması sürpriz değil bunun önüne geçebilmek için zihniyetlerin değişmesi gerekmekte. Bununla birlikte kadına yönelik şiddetin durdurulması ile ilgili çalışmalar da bulunuyor İstanbul Sözleşmesi bu bakımdan önemlidir. İstanbul Sözleşmesi hukuk önünde yaptırım gücü bulunan bir sözleşmedir. 156 kadın üzerinde yapılan bir araştırmada kadınların %76’sı iş hayatında cinsel tacize uğruyor aynı gruba sorulan uğradığınız bu durumla ilgili hakkınızı aramak ister misiniz sorulduğunda ise yaklaşık %2’si bunu yapabildiğini söylüyor. Kamu alanında eşitlik var fakat uygulama alanlarında sorunlar yaşanmakta.


Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO)‘nün 100 yılında 190 sözleşmesi iş hayatında şiddet ve tacizi önlemek için önemli bir sözleşme. Bu sözleşmede şiddete sıfır toleransı referans alıyor ve ayrıca yöneticileri de koruyan bir sözleşme.


Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (CEDAW)’nin 35’inci tavsiye kararı toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadelede önemli takip edilmesi gereken bir çalışmadır. Toplumsal cinsiyete göre şiddetin kamusal alnın dışında da uygulanmaktır. Kamusal alanın dışında da uygulanan şiddetin de devletin sorumluluğunda olduğunu ikaz ediyor.


Kanunlar var ve insan hakları için çalışan örgütler ve topluluklar da var umut verici kötü gelişmeler yaşansa da mücadeleye devam edilmesi gerekmekte çünkü daha çok gidilecek yol var.


#kadınayönelikşiddet#NazanMoroğlu#KAGİDER#kadınhakları#KadınaKarşıHerTürlüAyrımcılığınÖnlenmesi#İLO

Galeri



KAGİDER

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), girişimcilik yoluyla kadının güçlenmesini hedefleyen bir sivil toplum kuruluşudur. Kadının sadece ekonomik olarak değil politik ve sosyal olarak da güçlenmesini hedefler. KAGİDER kadın girişimciliğini, kadınların eşitsiz ve dışlanan toplumsal konumlarının değişmesi ve bu sayede ekonomik güçlenme ile kadın güçlenmesini sağlayacağı için destekler. Kadın girişimcilerin sağlayacağı faydalar, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına katkı verecektir.