Suzan Sabancı Dinçer’in Global Kriz Değerlendirmeleri ile Bilgilendik...

KAGİDER Ocak Ayı Kahvaltı Toplantısında Suzan Sabancı Dinçer’in Global Kriz Değerlendirmeleri ile Bilgilendik

 

KAGİDER kahvaltı toplantısında bu ayki konuğumuz, aynı zamanda üyemiz, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üye Suzan Sabancı Dinçer “Ekonomideki Beklentiler, Şirketlere Tavsiyeler” başlıklı konuşması ile son ekonomik durumun  profesyonel bir gözden  değerlendirmesini üyeler, misafirler ve basın mensupları ile paylaştı.

 

Toplantının giriş konuşmasını yapan Gülseren Onanç, bir gün önce Barrack H.Obama’nın başkanlık töreni konuşmasının global olarak yeni bir dönemi ve yeni bir anlayışı müjdeleyen 3 başlığına değindi : kutuplaşmanın sona ereceği yeni bir barış çağı (ki bu Türkiye’nin kendi iç konusu olarak da önemli), hukukun üstünlüğü ve insan haklarının vazgeçilmezliği; ortak çıkarlar doğrultusunda herkes eşit fırsatlar ve sorumluluklar sunan denetimli yeni bir piyasa ekonomisi.

 

Suzan Sabancı Dinçer, konuşmasına yeni krizin 2.Dünya Savaşından bu yana yaşanan ilk global boyutta ve IMF’ye göre 1,4  trilyon $ etkisi olan ciddi bir bunalım olduğunu belirterek başladı.  Bu rakam ABD ve toplam AB milli gelirinin %5’ine eşit. Krizin nedenleri ise 4 başlıkta toplanabilir: 1. ABD’deki aşırı likidite 2- Bankaların yetersiz özkaynakları 3- Finansal kesimde belirli piyasa mekanizmalarında borç alarak bunu kredi olarak veren bankalar 4- Bilanço dışı yüksek türev ürünler.  Bütün bunların sonucunda ABD tüketicilerinin 7 trilyon $’lık yükü, ki bunun 5 trilyonu hisse senetleri, türev ürünler ve 2 trilyonu emlak(mortgage) kredilerinden oluşmakta.  Alınan önlemlerin başında bankaların sorunlu aktiflerini bilanço dışınsa almaları için çalışmalar ve bankalara aktarılan kaynaklar sayılabilir.

 

Türkiye’nin 2008’in son çeyreğinde etkilerini hissettiği krizden 2009 sonundan evvel çıkış olamayacağı vurgulayan Dinçer, Obama’nın sabır tavsiye ettiğini, Bernanke’nin bile ilerisi ile ilgili bir görüş bildiremediğine dikkati çekerek, krize özellikle Türkiye Bankacılık sektörü olarak kuvvetli girildiğini, sermaye yapısının kuvvetli olması (ortalama oran %15), kaynak toplamanın yurtdışı bankalarından farklı olarak mevduat ağırlıklı olması, gelişmekte olan bir ülke olmamızın bizi türev ürünlerden koruması, az borçlu bir ülke olmamız (Borç/GSMH oranı % 38-40, bu oran ABD’de % 120 olup, bireysel kredilerde bizde % 12 (bunun %4’ü konut kredisi), ABD’de %130) gerçekleri açısından morali yüksek tutmanın önemini vurguladı.

 

Alınacak önlemleri Kısa ve Uzun Vadeli önlemler olarak değerlendiren Suzan Sabancı Dinçer, son dönemde sorunlu kredilerin artmasını normal olduğunu belirterek, özkaynağın yüksek olmasının olumlu etkilerine vurgu yaptı.  2008’de % 1,5 olan büyüme oranının, 2009’da en fazla % 0,5 olmasını öngörerek, 2001 krizinde ülke olarak - %1’leri görmemize karşın sonra hızla büyüdüğümüzü hatırlattı. Türkiye’nin kriz yönetimi becerisi olması ayrıca hepimiz için bir avantaj.  Yapıcı olmak, işbirliği yapmak ve elele vermek önemli.

 

Şirketler ve girişimciler için, kısa vadede bütçe disiplinin önemli olduğunu belirterek, tasarrufun önemini ve nakit akışına dikkat edilmesi gerekliliğini hatırlattı.  Artık şirketlerin farklı düşünmek, farklı çözümler aramak durumda olduğunu belirterek, dünya nereye gidiyor, iş süreçleri nasıl farklılaştırılması konuları üzerinde durulması gerektiğini vurguladı.  Hem şirketler, hem de ülke için temkinliliğin önemine değindi.  Ayrıca, dünya genelinde bir güven eksikliği olması nedeniyle IMF ile netleştirilecek bir anlaşmanın ülkeye kaynak sağlamak açısından yardımcı olacağına dikkat çekti.  IMF her açıdan doğru ve önemli bir disiplin.

 

Uzun vadede ise genç nüfuslu Türkiye’nin en önemli sorununun istihdam olduğuna dikkati çeken Suzan Sabancı Dinçer, yeni yatırımların, yeni işgücünü istihdam edecek yeni iş yerlerinin, yeni tesislerin önemine değindi ve kayıt dışı ekonominin kayıt içine alınarak, yapısal reformların yapılması ve  haksız rekabetin önlenmesi gerekliliğini vurguladı.  ARGE çalışmalarının artırılması ve eğitim reformunun da hem üretim, hem de Türkiye’nin insan kalitesinin yükseltilmesi için gerekliliğine değindi.  Dinçer, toplumları ve ülkeleri girişimciliğin ileri götüreceğini belirterek, girişimciliğin geliştirilmeli ve yetkinliği artırılmalı, yaratıcı olmanın gücüne vurgu yaparak, iyi ve orijinal fikirler ile sermaye bulmanın daha kolay olacağını görüşünü savundu.

 

Yurtdışında tüketici talebinin düşmesinin ihracatta sorun yaratacağı gerçeği karşısında Ankara’nın iç ekonomiyi canlandırması ve bu nedenle reel sektörü desteklemesi zorunluluğunu belirten Dinçer, devletlerin kriz dönemlerinde piyasaya müdahalesini, çarklar dönmeye başlayınca geri çekilmesi ile yapıcı olacağının altını çizerek, günün eleştiri değil elele verme günü olduğunu ve Türkiye’nin önümüzdeki 7-8 ayı minimum hasar ile atlatmasının mümkün olduğunu belirtti.  Temkinli olmak ve riski finansal açıdan minimum tutmanın önemine tekrar değindi.  Kriz sonrası öngörüsü ise şirket birleşmelerinin yatırım ve verimlilik açısında zorunlu olacağı yönünde idi.