Ertuğrul Özkök, günlerden beri özel bir yere geleceğini düşünerek hazırlık yaptığından bahsederek konuşmasına başladı. “Kafamda Çetin Altan’ın bundan 30 yıl önce okuduğum yazısı vardı. Bugüne Çetin Altan’ın da dediği gibi ‘Ben her sabah kendimi bir kadın jürisinin önünden geçecekmiş gibi hazır hissetmek isterim.’ sözünü düşünerek hazırlandım.” diyen Özkök heyecanlı olduğunu da dile getirdi.
Helin Avşar’ın Habertürk Gazetesi’nde kendisiyle yaptığı röportajı konu eden Özkök, 1,5 saat röportaj verdikten sonra ‘Erkekler de benim çok ilgimi çekiyor’ cümlesinin manşete taşındığını gördüğünde şaşırdığını dile getirdi. “Bana ‘Çapkın mısınız?’ diye sorunca ben de en büyük hakaretin bana çapkın denmesi olduğunu söyledim. Kadına ilgi duymayı çapkınlıkla karıştırıyorsunuz, ayrıca ben erkekle, erkek ruhuyla da ilgileniyorum. Kadın sorunu kadar erkek sorunu da var dedim.” şeklinde konuşan Özkök, yayını en çok yapılan iki konudan birinin erkeğin varlığı ile ilgili tartışmalar olduğunu söyledi.
Kadın girişimcilerin teşvik edildiği bir dernekte biraz daha provokatif konuşma yapmak istediğini ifade eden Özkök, yakın bir zamanda üniversitede ders vereceğini söyledi. Hayat boyu gençlere sistematik düşünceyi öğretenlere “Kaotik düşünceyi, irrasyonaliteyi anlatmak istiyorum.” diyen Özkök, dersinin adını “Zamanın Ruhu” koyduğunu söyledi.
Bundan hareketle katılımcılara da bugünün ve yarının kaotik görüşünü anlatmaya çalışacağını söyleyen Özkök, anlatacaklarının subjektif olacağını da hatırlattı. Bugün en kıymetsiz olan şeyin fikir olduğunu ileri süren Özkök, “Herkesin bir fikri var. Herkesin parlak fikri de var. Hem ekonomik hem de düşünsel değeri olan fikirler de mevcut, ancak esas mesele farklılık yaratmakta.” şeklinde konuştu.
“Paradoksal ve sofistike bir dünyada yaşıyoruz. Ben hep kadın olmayı istedim çünkü kadının daha cesur olduğunu düşünüyorum.” diyen Özkök, kadınların daha cüretkar olduğunu ve bu çağın da cüretkar olanların çağı olduğunu ifade etti.
Cemaatleşme ve cemiyetleşme konularına da değinen Özkök şunları söyledi: “Bir yandan kitleselleşme yaşanırken bir yandan da bireyin gücü ortaya çıkıyor. Cemaatten topluma geçiş süreci başladı ama topluma geçişte insanlar yalnızlaştı. Cemaatten cemiyete geçtik, ama şimdi yeniden cemaate geçiyoruz. Cemaat derken de facebook, twitter ve derneklerde oluşan cemaatlerden bahsediyorum. İyi ki bu cemaatleşme duygusu var. İnsanlar yalnızlaşırken, kendilerini yalnız hissetmeyecek yeni topluluklar olşturmaya başladılar. Bahsettiğim sosyal ağlarda yeni arkadaşlıklar kurulmaya başlandı. Son 10 yılda filoloji kitaplarının çıkması durdu, çünkü artık değişim çok hızlı oluyor.”
Kadın Girişimciler Derneği’nin önünde, gerçek sorunun kadın kadar erkek sorunu da olduğunu anlatmanın ters gelebileceğini ama yine de buradan başlamak istediğini ifade eden Özkök, önümüzde bir sorun varsa sorunu açmak için gerçekçi ve somut bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu vurguladı. “Son yıllarda erkek gövdesinin de kadın gövdesi kadar cinsel obje olduğu görülüyor.” diyen Özkök, son yıllarda erkeğin konumunda da bir gerilemenin olduğunu vurguladı. Türkiye’de kadınların bazı sektörlere giriş hızının çok fazla olduğunu dile getiren Özkök, gelecek on yılın medya sektöründe kadınların yılı olacağını söyledi.
“Ben hayatım boyunca ‘İnsana ait hiçbir şey beni şaşırtmaz’ felsefesini benimsedim, ama hayatta beni bile şaşırtacak şeyler olabiliyormuş.” diyen Özkök, hayatta insanlarla çok yakın ilişkiler kurduğumuzu ve hayal kırıklıkları yaşamak istemiyorsak şaşırmamayı öğrenmemiz gerektiğini dile getirdi.
“Kadın-erkek arasındaki eşitliği tartışırken mücadele, kadınlara eşit statü verme gibi duruyor ama eşit hak mücadelesi aşıldı bence. Ben daha ileriye bakıyorum.” diyen Özkök, The Guardian’da İngiltere’deki kız erkek karışık eğitimin yeniden gözden geçirilmesi konusunda çıkan bir makaleyi katılımcılarla paylaştı: “İngiltere’de kız çocukları ile erkek çocukların yeniden ayrı okutulması gerektiğini vurgulayan bir makaleydi. Bu bir sürü insanı şaşırttı. Hepimizin savunduğu karma eğitimdi ama makaleyi okuyunca bir mantığının olduğunu gördüm. Son yıllarda kızlarla erkekler arasında anlama ve ilerleme sorunu başlamış. 8. sınıfa gelindiğinde kız öğrencilerin algılamalarının daha ileri, Erkeklerinki ise kızlara göre 10 ay -1 sene geride kalıyormuş. Bu, erkek öğrencilerde kompleks yaratmaya başlamış. Erkek öğrencileri bu kompleksten kurtarmak için sınıfları ayırmayı düşünüyorlarmış. Uygulanmak istenen kızlar için değil.”
Özkök, sofistikasyonun arttığını söylerken böyle bir dönemde zihni hazırlığın nasıl olabileceği sorusunu da soruyor. Özkök cevaben şunları söylüyor: “Twilight filmini ve Lady Gaga fenomenini torunum benden önce fark etti. Vanity Fair dergisi Lady Gaga fenomenini kültürel değişim olarak tanımladı. Lady Gaga, 24 yaşında katolik bir aileden geliyor. Şarkıları ve besteleri kendisine ait. 1960-1970 kuşağının avangart sanatçıları, kadının en sevdiği sanatçılar. Dergi diyor ki; ‘Lady Gaga açlığını kendinde gideren kuşağın temsilcisi’. Hedonizmi tarif ediyor. O zaman anladım ki; kitleselleşen dünyada birey aslında zayıflamıyor, çok daha fazla karakter alıyor.”
Türkiye toplumuna baktığında herkesin günlük meseleleriyle uğraştığını söyleyen Özkök, çevresindeki herkesin referandum stresi sebebiyle tansiyon sorunu olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Demek ki referandum, toplumun bir kesiminde ciddi bir strese yol açmış. Böyle bir dünyada hayal kurmak çok büyük önem arz ediyor. Hayal kurmak, bizi sıkıştıran, gergin olmamıza sebep olan alanlardan kaçma yolu. Ben yıllardan beri savunma mekanizması olarak akşamları 8’de fişi çekiyorum ve tüm dünyaya kapatıyorum kendimi.”
Müzik alanındaki değişimin de farkında olunması gerektiğini ifade eden Özkök, müziğin 60’lı, 70’li yıllardaki gibi başkaldırdığını söylüyor. Son zamanlarda ilgisini çeken Indie’lerden söz eden Özkök, yaptıkları müziğin adına “Brooklyn art-rock” dediklerini söyledi. “Bağımsız insanlar, bağımsız müzikler yapıyor.” diyen Özkök, ‘hard rock’ın ‘art-rock’ olarak karşımıza çıktığını dile getirdi.
Teknolojik evrenin facebook, twitter ve google gibi sosyal ağlardan oluşan yeni cemaatlerin ilişkisi üzerinde oturduğunu savunan Özkök, bu çağın gerçekliğinin 10 binler değil 100-150 kişilik küçük grupların olduğunu söylüyor.
Yoğun katılımın olduğu toplantı, Ertuğrul Özkök’ün son kitabı “Tuhaf”ı okurları için imzalaması ile sona erdi.