8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde bu yıl maalesef 6 Şubat depremlerinin yol açtığı büyük felaketin üzüntüsünü yaşıyoruz. Deprem bir doğa olayı ve ülkemizin değişmeyecek en temel gerçeklerinden biri. Hatta sel, yangın, kuraklık ve don gibi… Bu ve benzeri doğa olayları karşısında içinde bulunduğumuz çağda doğayla inatlaşmadan yaşamanın yöntem ve çözüm yollarını çoktan bulabilmeliydik. Bugün birçok ülkede görüldüğü üzere alınacak önlemlerle bundan çok güçlü bir depremin bile felakete dönüşmeden atlatılmasının mümkün olduğunu görünce ‘’kader değil demek ki’’, diyoruz. Çünkü yapılacaklar o kadar belli ki... Bu konuda hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var. Bizler nasıl yaşamak istediğimiz konusunda kararlı olmalıyız ve bir duruşumuz olmalı. Dirençli şehirler oluşturmak bizim için hayat meselesi.
Umarız ivedilikle yapılması gerekenler ile uzun vadede yapılması gerekenleri bir an önce tespit edip, tutarlı ve akılcı kararlar alıp, bunları hayata geçirebiliriz. Yaralarımızı ancak böyle sarabiliriz. Türkiye’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu depremin yol açtığı felaketin boyutları çok büyük, üstelik insan kaynaklı eksiklikler nedeniyle çok yönlü sorunlarla karşı karşıyayız. Elbette birlikte, dayanışma içinde ve eşitlik temelinde bu sorunları aşacağız ama bir yandan da bu acıyla yüzleşmemiz gerekiyor. Nerede hata yaptığımızı, eksikliklerimizin nerede olduğunu tespit etmeden, yaralarımızı yine sararız ama bir dahaki deprem felaketinde aynı felaketle karşı karşıya kalırız. Bundan böyle kaderciliğe yer vermeyen, bilime saygı duyan bir zihniyetle çalışarak toplumsal yaşamımızı, ekonomimizi, binalarımızı, kentlerimizi, köylerimizi deprem gerçeğine uygun olarak yeniden tasarlayacağız.
Bu süreçte kadınların aktif bir rol oynayacağına inanıyoruz. Bizler toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile kadınlara istihdam sağlanması meselesinde yıllardır mücadele ediyoruz. Bu mücadele refleksimizle deprem bölgelerindeki kadınlar için de mücadelemizi sürdüreceğiz. Sadece kentlerdeki kadınlar için değil kırsal kesimdeki kadınlar için de…
Önümüzde büyük bir sınav bulunuyor. Beslenme, barınma, sağlık, eğitim, can ve mülkiyet güvenliği ihtiyaçlarını giderdikten sonra bölge ekonomisinin yeniden canlandırılması ve üreticilerin desteklenmesi gerekiyor. Girişimci olsun olmasın yöre kadınlarını yerlerinden yurtlarından olmadan istihdama dahil edebilecek mekanizmaları kurgulamak büyük önem taşıyor.
Türkiye’nin en büyük kadın iş örgütü KAGİDER olarak elimizdeki kaynakları doğru bir şekilde kullanarak destek mekanizmaları oluşturacağız. Depremin yaşandığı on bir il birbirinden farklı. Buralarda yaşayan yurttaşlarımızın da farklılıklarını göz önüne alarak üreteceğimiz çözümlerin iyiliğe giden yolun inşasında büyük payı olacağına inanıyorum.
Birlik beraberlik ağını güçlendirerek ilerleyeceğiz. Kadınlar yaşanan sorunları çözecek güce sahiptir. Yeter ki güçlerinin farkında olsunlar, buna sahip olduklarını unutmasınlar ve adım atmaktan korkmasınlar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılında el ele vererek yaralarımızı saracağız, zorlukları aşacağız ve hep birlikte aydınlığa çıkacağız.
KAGİDER bu mücadelenin ön saflarında yer alacak.
KAGİDER (Türkiye Kadın Girişimciler Derneği)