Toplantıda, “Aile Paketi” ismiyle anılan ve pek çok tartışmayı beraberinde getiren “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın ekonomik ve hukuksal boyutu tartışıldı.
Türkiye’de kadın girişimciliğini artırmak ve kadınların istihdamına katkı sağlamak amacıyla çalışmalar yapan KAGİDER, geleneksel kahvaltı toplantılarının 2015 yılı Şubat ayı etkinliğinde Av. Nazan Moroğlu, Doç. Dr. İpek İlkkaracan ve BETAM Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’i ağırladı.
İstanbul’daki KAGİDER merkezinde 27 Şubat 2015 Cuma sabahı (bugün) gerçekleştirilen etkinlikte, KAGİDER Başkanı Gülden Türktan yaptığı açılış konuşmasında şunları söyledi: “Bugünkü gündemimiz, açıklandığı günden beri tartışmalara yol açan, olumlu olumsuz eleştiriler alan ‘Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’. Bildiğiniz üzere kanun tasarısı Esas Komisyon’u olarak Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu görevlendirildi. KAGİDER olarak konuyla ilgili görüşümüzü komisyon üyeleri ile de paylaşacağız. KAGİDER olarak kanun tasarısı hakkındaki yorumlarımızı belirtmek isterim. Özel kreş ve gündüz bakımevleri, analık izni süreleri, yarı zamanlı çalışma gibi pek çok konuyu ele alan Tasarı, özellikle kadının analık durumu sürecinde izinlerinin cömertçe teşvik edilmesi ve bütçesi bağlamında bir ilk olma niteliğinde olduğu için KAGİDER açısından da son derece önem taşıyor. Fakat tasarı kapsamında dikkat edilmesi gereken önemli unsurları göz ardı etmemiz gerekiyor. Tam gün çalışma süresi ile ilgili olarak, sürenin yarısının devlet tarafından ödenmesi, yarı zamanlı çalışma şeklinin ilk defa açıkça benimsendiğini gösterse de uygulama detaylarında ortaya çıkabilecek olası problem alanlarının çözümleri ile birlikte çalışılması gerektiği kanaatindeyiz. Özel sektörde tepki uyandıran, işverenin kadın çalışana sahip olmasının işveren açısından maliyetlerinde farklılık yaratacağı konusu dikkatle ele alınması gereken bir unsurdur. Kadının analık durumu ile erkeğin askerlik durumunun eşit değerlendirilerek kadınların daha da aleyhine bir denklemin ortaya atılmaması gerekir. Tasarıya göre, yarı zamanlı çalışma ve ücretsiz izin süreci söz konusu olabilmektedir fakat bu imkânların çalışana sunulmasının rasyonel ve ihtiyaca yönelik olduğu inancındayız. Bir diğer husus, belediyelerin gündüz çocuk bakım evi açmaları noktasındadır. Belediyelerin üstlendiği görevin bu evlerin açılabileceği sağlıklı ve doğru konumların belirlenmesi ve tahsisi hususunda olması gerektiğini ve onların yerine kadın girişimcilerin ve/veya kadın kooperatiflerinin bu çocuk bakım evlerini açma sorumluluğunu üstlenmesinin daha net bir katma değer yaratabileceği önerisini savunmaktayız. Bu çerçevede, en önemli konu, piyasa mekanizmasının kadının sağlıklı imkânları olan ve güvenilir gündüz çocuk bakım evleri bulabilmesinin sağlanmasıdır ki, esas olarak bu amaca ulaşılmasına odaklanılması gerektiği inancındayız ve KAGİDER olarak bu konunun takipçisi olacağız.”
Türktan’ın açılış konuşmasının ardından sırasıyla Prof. Dr. Nazan Moroğlu, Doç. Dr. İpek İlkkaracan ve BETAM Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel söz aldı.
Konuşmacılardan alıntılar:
Av. Nazan Moroğlu: “Önümüzde 28 maddeden oluşan bir tasarı duruyor. Tasarı “aile ve dinamik nüfusun korunması” adı altında, esas itibariyle hükümetin hedeflediği nüfus politikasının gerçekleşmesini sağlamaya yönelik olduğundan, çalışan kadına doğum sonrası verilecek maddi yardım ve yarı zamanlı çalışma imkanı durumundaki destek bakımından altyapısı oluşturulmadan, devlete maliyeti öngörülmeden, işverenlerin görüşleri alınmadan ve özellikle kadın istihdamı açısından nasıl bir etkisi olacağı araştırılmadan düzenlenmiştir. Tasarı yasalaştığı takdirde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadının asıl kariyeri anneliktir anlayışının derinleşmesine yol açacak hükümler içermektedir.
İçeriğine baktığımız zaman örneğin kreş ve gündüz bakım evlerinin açılması konusunda bir düzenleme var. Kuruluşu, işleyişi, çocuklara verilecek program içeriğinin ve ücret standartlarının belirlenmesi, sağlıklı bir denetim mekanizması kurulması, yaptırımların ağırlaştırılması durumunda kreş ve gündüz bakımevlerinin yaygınlaştırılması önemli bir ihtiyacı karşılayacaktır. Özel kreşlere teşvik uygulaması yapılırken kreş hizmetinin kamusal bir hizmet olacağı göz ardı edilmemeli, ücretler çalışan kadınların karşılayamayacağı düzeyde olmamalıdır. Doğum sonrası yarı zamanlı çalışma ve bunun çocuğun ilköğretime başlama tarihine kadar uzatılması imkanı, analık izni veya babalık izninden sonra talep halinde uygulanır denilse de, bu uygulama sonuçta kadınların çalışma yaşamından uzaklaşmasına, yarı zamanlı devam etmeleri halinde ise terfi, kademe ilerlemesi, derece yükseltilmesi ve emeklilik açısından mağdur olmalarına yol açacaktır. Çünkü bu durumda ücret ve prim ödemeleri çalışılan süre üzerinden yapılacaktır.
KAGİDER gibi girişimcilik alanında faaliyet gösteren derneklerin rolü, kadının bağımsız ve kendi ayakları üzerinde duracağı bir sisteme kavuşması için önemli. Çünkü ülkemizde kadınların iş gücüne katılımın artırılması yanından kadın girişimciliğinin de desteklenmesi büyük önem taşımaktadır. Kadın girişimciler demek, özgüvenli, ekonomik bağımsızlığa sahip, gücünün farkında olan, aile içinde ve iş yaşamında var oma, birey olma mücadelesi veren kadınlar demektir.”
Doç. Dr. İpek İlkkaracan: “Türkiye’de iş yaşam dengesi, kadın erkek eşitliği önünde önemli bir sorundur. Aile Paketi ise bu alanda bir sorun olduğunu kabul eden, bir düzenleme yapmamız gerekiyor diyen ilk adım; ilk kez Türkiye’de bu sorun bir politika belgesine giriyor. Bu açıdan çalışmayı yararlı bulmakla beraber, tasarının eşitlik perspektifinden çok zayıf olduğunu, iş yaşam dengesi sorununa bütünlüklü bir yaklaşım içermediğini ve pek çok konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Pek çok AB ülkesi ebeveyn izni gibi konularda yıllardır deneyim kazandı ve bizim onların yaptığı hataları yaparak yeniden aynı süreçleri yaşamamıza gerek yok. Var olan modellerden ve bu noktaya gelene kadar geçtiği yollardan dersler çıkartmamız mümkün. Yasa temelde kadın çocuk doğurup evde otursun demiyor. Bir yandan çalışırken bir yandan doğurmasına teşvik edelim diyor. Ancak bu modelde bahsi geçen teşviklerin hem anne hem de babalar için geçerli olması gerekiyor.
Yaşam döngüsü içinde belirli süreler için çalışma saatlerinin azaltılmasına izin veren bir yapıda olmalı. Yarı zamanlı çalışma yalnızca anneler üzerinden ve uzun dönemli, kalıcı, sürekli bir çalışma biçimi olarak kurgulanmamalı. Aile paketinde bütünleşik bir bakış yok, kısmi çözümler getirmeye çalışıyor. Örneğin belediyeler kreş açar maddesinde harekete geçmeyen belediyelere herhangi bir yaptırım yok, belediyeleri destekleyecek bir mali kaynak belirtilmiyor. Kreşlerin satın alma gücü daha yüksek olan belediyelerin keyfi olarak açması durumu oluşacak. Uygulamaya geçmeden önce bu ve bunun gibi pek çok açığın kapatılması şarttır.”
BETAM Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel: “Yasanın iki amacı bir araya getirmeye çalışan bir havası var. Bildiğiniz üzere kadınlara 3-5 çocuk yapması salık veriliyor. Bunun resmi gerekçesi yaşlanan nüfus sorunu gibi gösterildi ve doğrudur bu önemli bir sorun.
Çalışabilir nüfusun payının 2040’a doğru azalması söz konusu. Türkiye ekonomik olarak gelişmeden, bu fırsat penceresini kaçırmış olacak. Ancak bunu aşmak için 3-5 çocuk yapalım çözümü ile bir yere varamayız. İlave çocuğu kimler yapacak, hangi gelir düzeyinde aileler yapacak? Kontrolsüz nüfus artışı yoksullaşmayı da artırarak eğitimde de sıkıntılar yaratacaktır. Bununla beraber doğurganlık oranının artması için muazzam miktarda teşvik gerekiyor. Bizim devletimizin buna kaynak ayırması pek mümkün görünmüyor. Yasa tasarısında 200-400-600 liralık bir defalık yardımdan bahsediliyor. Sonrasında desteği kim sağlayacak, belli değil. En yoksul ailelerin bile 600 TL için üçüncü çocuğu yapması söz konusu olabilir mi, bilemiyorum. Yaşlanan nüfusla nasıl başa çıkacağımızı başka araçlar geliştirerek düşünmemiz lazım. Esas kadının aile ve iş hayatında nelerle karşılaşacağını masaya yatırmak gerek. Doğum yaptığında kadın iş gücü piyasasından kopabiliyor. Yarı zamanlı çalışma kadının iş gücüne katılımını artıracak bir model, bunu Avrupa ülkelerinde örneklerini görebiliyoruz, Aile Paketi de doğum yapan kadına bir teşvik getiriyor ancak bunun ne kadar etkili olacağını bilemiyoruz. Çünkü hükümetin teşvik vererek desteklediği kısa bir süreçten bahsediliyor. Sonrası doğum yapmış kadın ve işveren arasındaki bir mesele olarak bırakılmış. İşverenler buna nasıl bakacaklar bilemiyoruz. Yurt dışı uygulamalarına bakılarak Aile Paketi’ne daha fazla detay eklenmesi gerekiyor. Anne ve babaya eşit hakların sağlanması konusunda hemfikirim. Biz bunları tartışırken kadınların ne istediğine bakmıyoruz evlilik, çocuk yapma ve iş hayatına nasıl yaklaşıyorlar bu konudaki fikirleri nedir bilmiyoruz. Yasa düzenlemeleri yapılırken bunları da dikkate alarak yapmak gerekiyor.”