Ağustos ayı Kahvaltı Toplantısı’nda Referandumu tartıştık

KAGİDER Kahvaltı Toplantıları’nın Ağustos ayı konukları Anayasa Hukuk Uzmanları Prof. Dr. Bertil Emrah Oder ve Prof. Dr. Serap Yazıcı oldu.

Ağustos ayı Kahvaltı Toplantısı’nın açılış konuşmasını yapan KAGİDER Başkanı Gülseren Onanç, bağımsız bir Sivil Toplum Kuruluşu olan KAGİDER’in Anayasa Değişiklik Paketi’ne yönelik Referandum sürecinde KAGİDER’in sahip olduğu değerler ve demokrasi anlayışı gereği Referandum’da taraf olmayacağını söyledi.

Gülseren Onanç, KAGİDER’in bu anlamda üyelerini ve kamuoyunu yönlendirme amaçlı bir davranış içinde olmayacağını, ancak Anayasa Değişiklik Paketi ile ilgili olarak bilgilendirmeye yönelik faaliyette bulunacağını da sözlerine ekledi. KAGİDER’in Türkiye’de kadın güçlenmesi, kadının sosyo-ekonomik statüsünün iyileştirilmesi için çalışmalar yapan, farklı inanç, görüş ve kimliklerden üyelerin bir araya geldiği, katılıma açık, çoğulcu bir dernek olduğunun altını çizen Onanç, seçmenlerin pakete ilişkin olarak Evet-Hayır ikilemine sıkıştırılmaya çalışıldığı, bu yönde toplumda kamplaşma yaratıldığı bir ortamda KAGİDER’in kurumsal bir duruş alması ve üyelerinin özgür iradeleri ile alacakları kararları şekillendirmesinin mümkün olmayacağını söyledi.

Bu bağlamda Kadın Gelişim Merkezi –Biz’de düzenlenen Ağustos ayı Kahvaltı Toplantısı’nda Referandum öncesi Anayasa Değişiklik Paketini, neleri oylayacağımızı ve maddelerin etkilerini tartışmak üzere Anayasa Hukuk Uzmanları Prof. Dr. Bertil Emrah Oder ve Prof. Dr. Serap Yazıcı’yı davet ettik.

Yeni Anayasa Paketi’ne dair yanıtlarını merak ettiğimiz soruları, iki farklı yorumu kendilerinden almak üzere yönelttik.

  • Yeni paket ile yürütme ve yargı arasındaki ilişki nasıl değişecek, bu değişimin demokratikleşme ile ilişkisi ne yönde olacak? Kuvvetler ayrılığı ilkesi korunacak mı?

 

  • Yeni paket ile yargı bağımsızlığı korunuyor mu, kısıtlanıyor mu? 
  • Anayasa değişikliği ile öngörülen eşitlik maddesi toplumun farklı kesimleri açısından yeterince kapsamlı mı, kadınların önündeki mevcut engellerin kaldırılması için yeni pozitif ayrımcılık tanımı yeterli mi?
  • Referandumda anayasanın tüm maddelerinin bir bütün olarak oylamaya sunulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz, gerekçeleri ve sakıncaları nedir?
  • AB yasal uyum sürecinde de çok önemli olan istihdam ve sosyal politika alanındaki düzenlemeler yeni anayasada nasıl yer buldu, özellikle grev ve sendikal haklar açısından yeni anayasada nasıl bir değişiklik öngörülüyor?

 

Türkiye’nin önemli bir referandum sürecinde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Serap Yazıcı, siyasilerin kampanya yaparken evet ve hayırı gerekçeli olarak anlatmalarını beklediğini dile getirdi. “Bunu yapmadıkları için paketi anlatmak biz anayasa hukukçularına düştü” diyen Yazıcı, Türkiye’deki bazı kavramların evrensel tanımlarının dışına çıkarılarak takdim edildiğinin de altını çizdi. Serap Yazıcı, 1924 Anayasası ile çok partili sisteme geçince Anayasa düzeninin değişmediğini vurguladı.

Hukuk devletinin yasamanın ve yürütmenin uygunluğunu gerektirdiğini dile getiren Yazıcı, denetimi yapacak olan yargının tarafsızlığının gerektiğini söyledi. “Yargı, hukukun sınırları içinde hareket etmek zorundadır” diyen Yazıcı, Türkiye’de hukuk devletinin garanti edilebilmesi için yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanması gerektiğini vurguladı. Kuvvetler ayrılığı yönünden bir çelişki ortaya çıkmadığını söyleyen Yazıcı, bunun sebebini bu konuda değişiklik yapılmamasına bağladı.

“HSYK, yargı mensuplarının özlük hakları gibi çok hayati bir konuda karar verme yetkisine sahip olduğu halde bu kararların yargı denetimine tabi olmayacağı hükmüne yer vermektedir” diyen Yazıcı, HSYK kararlarının yargı denetimine tabi olmasının hedeflenmesinin isabetli bir tutum olduğunu söyledi. Yazıcı aynı zamanda paket ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin artacağını da sözlerine ekledi.

Türkiye’deki beklentiler konusunda Yazıcı, “Bütün problemler için mucizevi çözümler arıyoruz ve Anayasa değişikliğine de böyle bakıyoruz” dedi ve ekledi: “Anayasalar sorunların çözümünü kolaylaştıracak yöntemler geliştirmelidir”.

Paketteki eşitlik ilkesi ile ilgili de konuşan Yazıcı, eşitlik ilkesi ile algılananın kanun koyucunun negatif ayrımcılık yapmasının yasaklanması olduğunu söyledi. 2004 yılında pozitif ayrımcılığı çağrıştıran biçimde kadınlara haklar tanındığını dile getiren Yazıcı, Türkiye’nin hiçbir zaman gerçeği tartışmadığını da sözlerine ekledi. Hükmün yürürlüğe girdikten sonra uygulamaya ne şekilde geçeceğini de tartışan Yazıcı, hayal kurmamamız gerektiğini ve elbirliği ile herkesin kendi alanında çalışarak birşeyleri değiştirebileceğimizin de altını çizdi.

Bertil Emrah Oder, Anayasa Değişiklik Paketi’nin bugünkü sistemdeki aksaklıkları gideren bir paket olmadığını söyleyerek sözlerine başladı. “Yargının tartışmasız olduğunu söyleyen kimse yoktur” diyen Oder, mutlaka bir anayasal reforma ihtiyaç olduğunu ve yapılması düşünülen değişikliklerin yargı kültürünü ve etiğini ileriye götürmediğini ve çarpık yargı kültürünün hatalarını pekiştirdiğini sözlerine ekledi.

Anayasa’nın her türlü ayrıntıyı düzenlemesini beklemeyebiliriz diyen Oder; HSYK yapısındaki temel sorunun sistemin iki aktörü olduğunu söyledi ve ekledi: “Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarının kuruldaki yerleri pakette değişmeyen iki aktör”. Adalet Bakanı’nın kurulun başkanı olarak da yerini koruduğuna dikkat çeken Oder, bu iki aktörün hem atamalar hem de soruşturma ve disiplin süreçlerine ilişkin toplantılara katılabilecekleri anlamına geldiğini, fakat gözlemci sıfatı ile içinde yer alabileceklerini dile getirdi.

Yüksek mahkemeler dışında adli ve idari yargı hakimlerinin seçim sürecine katılmasının özlük işlerinin siyasallaşmasını ve yozlaşmasını da beraberinde getirdiğini savunan Oder, çağdaş hukuk devletlerinde, yargıçlık ve savcılık gibi mesleklerin liyakat ölçütleriyle ve aşamalı biçimde sağlandığı mesleklerden olduğunun altını çizdi.

Oder, pakette Kurulun bir Sekreterliğinin olmasının da öngörüldüğünü söyleyerek, Genel Sekreter’in atanmasında son sözün Kurul Başkanı olan Adalet Bakanı’na ait olduğunu belirtti. Değişiklik paketinin Adalet Bakanı’nın anayasal yetkilerinin korunduğu bir sistemi devam ettirdiğini söyleyen Oder, gelecekte düzenlenebilecek başka kanunlarla da Bakanın yetkilerinde bir genişlemenin söz konusu olabileceğini vurguladı.

“Paketin nasıl uygulanacağı konusunda en ufak bir fikrimiz yok” diyen Oder, manipülatif özelliklerinin öne çıktığını da sözlerine ekledi. Yargı anlamında iki sene önceki rapora göre kadın-erkek eşitliğinin korkunç bir durumda olduğunu söyleyen Oder, pragmatik azlığın son derece ürkütücü olduğunu ve pozitif ayrımcılıktan söz ediliyorsa Kurul’da kadının var olmasını sağlayacak bir hükmün de konulabileceğini belirtti.

Basın Bültenine ve Gülseren Onanç'ın konuşmasına ulaşmak için tıklayınız.