8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü bu yıl da toplum ve ülke olarak kadınlarımızı ekonomide, siyasette ve sosyal yaşamda hak ettikleri noktaya taşıyamamış olmanın burukluğu içinde yaşıyoruz. Pandeminin etkilerinden kurtulup yeniden sürdürülebilir ekonomik büyümeye geçmeye çalıştığımız bir dönemde kadınların ekonomiye ve hayatın diğer alanlarına katılımları ne yazık ki hâlâ çok yetersiz seviyede.

Her üç kadından ikisi işsiz

Bugün Türkiye’nin 32 milyon 383 bin kişilik çalışma yaşındaki kadın nüfusunun sadece 11 milyon 79 bini işgücüne dâhil. Son 18 yılda kadın nüfusunda %25 artış olmasına rağmen, çalışma çağındaki kadınların işgücüne katılma oranı yalnızca %3 arttı. Kadın istihdam oranı %29,4 düzeyinde. Her üç kadından ikisi işsiz. Pandemi döneminde büyük mücadele veren ve dayanıklılık gösteren kadın girişimciler ise hâlâ ülkemizdeki girişimcilerin sadece %14’ünü oluşturuyor.

Mecliste kadın temsil oranı %17

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) 480 erkek milletvekili varken kadın milletvekili sayısı 101’de kalıyor. TBMM’deki kadın temsili %17,38 oranında. Yerel yönetimlerde toplam 292.096 yöneticinin %3’ü, 3.234 belediye başkanının %0,6’sı ve 50.215 muhtardan sadece 1.085’i kadın.

Cinsiyet eşitliğinde 156 ülke arasından 133. sıradayız

Bu alanda uluslararası sıralamalarda giderek daha alt sıralara düşüyoruz. Dünya Ekonomik Forumu'nun yayımladığı Cinsiyet Eşitliği 2021 Raporu'na göre Türkiye, cinsiyet eşitliğinde dünyada 156 ülke arasından 133. sıraya geriledi. UNDP’nin yayınladığı 2019 İnsan Gelişme Raporu’nda yer alan Toplumsal Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi’ne göre, Türkiye iki sıra gerileyerek 162 ülke arasında 68. sırada yer aldı.

Geçen yıl 280 kadın öldürüldü, 217 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu

Kadınların en temel insanlık hakkı olan güven içinde yaşama hakkı giderek daha fazla ihlal ediliyor, kadın cinayetleri büyük bir ivme ile artmaya devam ediyor. Geçen yıl 280 kadın erkekler tarafından öldürülürken 217 kadın da şüpheli şekilde ölü bulundu. Sadece Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinden bu yana 200 kadın öldürüldü. Türkiye bu cinayetlere dur demek zorundadır. Bunun yolu da İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmekten ve ilgili yasaları hazırlayarak etkin şekilde uygulamaktan geçiyor.

Sürdürülebilir sistemin anahtarı toplumsal cinsiyet eşitliği

İnsanlık olarak bugün karşımıza çıkan tehditlerin, yaşadığımız çevre sorunlarının, iklim değişikliğinin, sosyo-ekonomik dengesizliklerin ve jeopolitik gerginliklerin çözümü sürdürülebilirliği uygulamaktan geçmektedir. Döngüsel bir ekonominin yarattığı; adil, fırsat eşitliğinin olduğu, dezavantajlı kesimlerin görüldüğü sürdürülebilir bir sistem yaratmak zorundayız. Bu sürdürülebilir sistemin anahtarı ise toplumsal cinsiyet eşitliğidir, kadınların sürece tam katılımını sağlamaktır.

Kadın katılımı refahın ve demokrasinin ön koşuludur

Kadınların toplum içindeki konumu, ülkeler için gelişmişlik düzeyi göstergesidir. İstihdamdan sosyal hayata, girişimcilikten siyasal temsile kadınların katılım oranı günümüz ülkeleri için sadece bir istatistik değil, geleceğimizdir. Kadın ve erkek eşitliğini içselleştirmiş ve bunun gereğini yapmış toplumlar sürdürülebilir kalkınmanın, refahın ve demokrasinin ön koşuludur.

İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmeli

Bu nedenle KAGİDER başta Hükümet olmak üzere iş dünyası, STK’lar ve siyasi partiler dâhil tüm ilgili taraflara ekonomiye ve siyasete kadınların katılımını artırmak, toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek için iş birliği içinde çalışma çağrısı yapıyor. Hükümet’e yönelik olarak, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi ve kadınların can güvenliğinin korunması talebimizi yineliyoruz.